Gambiya’dan Notlar:
12 Şubat 2013
SENDEGEL’in yardımı sayesinde, Pakaliba köyündeki su kuyusu tamir edildi.
Bölgede yaşayan yaklaşık 400 kişinin yeniden içme suyuna ulaşımı var.
Bu 400 kişinin yaklaşık yarısı 18 yaşın altında.
Kuyudaki pompanın bozulması sonrası bebek ölümlerinde yüzde elli artış oldugu belirtilmişti.
Artık bu ölümlerin gerçekleşmemesini umuyoruz.
Artık en az 2 sene boyunca Pakaliba bölgesinde
yaşayanların içme suyuna erişimi olacak.
6 Şubat 2013
Bölgeyi tanımadan sorunlarini sorgulamadan yardim yapan kuruluslarin yasadigi sıkıntılar Gambiya’da da gözlemlenebiliyor. Sıtma ile savas kapsaminda Gambiyalılara yutdisindan saglanan cibinliklerden bir kısmı Gambiya’daki tavan ve yatak standartlarina uymadigindan bahcelerde bitkileri koruma amacli kullaniliyor. Ayrica gönderilen bu cibinliklerde kullanilan bazi kimyasallar Gambiyalilarin cildinde türlü rahatsizliklar uyandirmis.
SENDEGEL bu cesit bir yanilsamaya düsmemek adina sahada yararlanicilar ile birebir görüsüp yeni projeleri bu bilgiler isiginda sekillendiriyor. Yararlanicilarin yasamlari icinde yer alip sorunlari mümkün oldugu kadar birebir deneyimlemeye calisiyor.
Ayrica SENDEGEL kısa vadede yararli olabilecek ama uzun vadede büyük zararlar dogurabilecek projelendirmelerden de kacinmaktadir. Örnegin yurt disindan yapilacak büyük miktarda cibinlik yardiminin kısa vadede yararli olabilecegi düsünülse bile yereldeki mevcut cibinlik üreticisini isinden edecegini ve bu sektörde calisanlarin uzun vadede issiz kalacagini da göz önünde bulundurur. Sürdürülebilir bir yasam saglayan ve yoksullugu yararlanicilari yetkin kilarak asmaya calisan projeleri üretmek adina emek vermekte, sahada calismalar yapmaktayiz.
Su an icin projelerimiz vasitasi ile direkt ya da dolayli olarak yaklasik
30 000 kisiye yardimda bulunmaktayiz ve
destekleriniz ile bu sayinin daha da artacagini umuyoruz.
4 Şubat 2013
Bugün proje bölgelerimizden Sutusinjang’i ziyaret ettim ve
sayin Nezih Öztüre‘nin sagladigi balik aglarini gözlemleyebildim.
Sutusinjang’daki tüm yararlanicilar da bütün ictenlikleri
ile sayın Nezih Öztüre’ye tekrar tekrar tesekkür ettiler.
29 Ocak 2013
Birlikte calistigimiz WACC bünyesinde hizmet veren anaokulunun adi Maka-Sutu. Maka-Sutu’nun anlamı gürültülü otobüs demek. Bu anaokulunun kurulmasina katkida bulunan yardimseverler okulun kurulusunu kutlamak adina ögrencilere cesitli hayvan maskeleri dagitti. Ögrenciler maskesini taktigi hayvanin sesini cikartarak “gürültülü otobüsü” olusturdu. Nuh’un gemisine dair entresan bir alegoriyi gözlememis oldum. Yapmis oldugum en eglenceli gözlem olabilir. WACC bölgedeki maddi durumu iyi olmayan ailelerin cocuklarinin da okul öncesi egitim almasini sagliyor. Ofis calisanlari beslenme arasinda yiyecegi bulunmayan cocuklari gözlemleyip dünden kalmis yemegi ekmek arasina koyarak onlara da yiyecek saglamaya calisiyor. Bütün bu islemler cocuklar arkadaslarina karsi kendilerini kötü hissetmesinler diye büyük bir sessizlik ve gizlilik icinde yapilmaya calisiliyor.
28 Ocak 2013
Bu yardimi sayesinde, balikcilik projelerimizden direkt olarak yararlanan 10000 ve dolayli olarak yararlanan 20000 kisinin yasaminda nitelikli degisimi mümkün kılan Sayın Nezih Öztüre‘ye kurumumuz ve tüm yararlanicilar adina tesekkür ediyoruz.
Sayın Nezih Öztüre’nin yapmis oldugu para yardimi sayesinde alınan yeni aglarin balikcilik projelerimizi nasil etkiledigini daha iyi gözlemleyebilmek adina balikcilar ile birebir görüstüm. Nezih Beyin yardimlari sayesinde icinde bulundugumuz sezona uygun aglarin temin edilmesi ile avlanan balik sayisinda %50’ye varan artis gözlemlenebilecek.
Yeni Hayvanların Teslimi
Adapazarı ENKA Okulları Gökkuşağı Toplum Hizmeti Kulübü’nün çabaları sonucu…
Gambiya’da en az 150 insanın yaşamına katkı…
***
![]() |
2012
Sosyal ve Ekonomik Yaşamda Nitelikli Değişim ve Gelişime Destek Derneği
Support for Improvement in Social and Economic Living
En az gelişmiş ülkelerin sosyal ve ekonomik yaşamlarına destek amacıyla başladığımız çalışmalarda ikinci projemiz,
–> Canlı Hayvan projemizde, Pakaliba ve Kiaf köylerine ek olarak Sutukung köyünün de katılımıyla 3 köyde toplam 60 aileye, 300 koyun dağıtıldı. (5 Temmuz 2012) Her aile, her yıl en az bir kuzuyu projemizin yönetimine verecek. Böylelikle başka ailelerin de sisteme dahil olmasını sağlayacağız.
En az gelişmiş ülkelerin sosyal ve ekonomik yaşamlarına destek amacıyla başladığımız çalışmalarda ilk projemiz, Gambiya’da Sutukung Köy yönetimine teslim edilmek üzere iki balıkçı teknesi, motorları ve balıkçı ağları ve diğer malzemeler hazırlandı. Kamyona Yüklendi. Köye geldi. 26 Mayıs Cumartesi küçük bir törenle suya indirildi ve balıkçılık projemiz başladı. (24 Mayıs 2012) Her balıkçı teknesi 3 yıl süreyle tutulan balıklardan % 15’ini dereneğimize verecek, biriken miktarla yeni balıkçı tekneleri alınacak ve başka ailelere verilecek. Böylelikle proje kendi kendine büyüyecek ve genişleyecek.
________________________________________________________________________
26 Ağustos
güzel bir pazar diliyorum..
SOMA’da pazar
İkinci kez Soma’da Lamin’in büyük ailesiyle birlikteyim. Sıcacık bir karşılama ve kucaklaşma ve yine Mariyam’ın nefis pirinç çeşitlemeleri karşılıyor bizi. Aynı avluya bakan 8 ev, en yaşlısından en gencine yaklaşık 40 insan. Sabah trafiği güneşin doğmasıyla başlıyor, avludan kovalarla suyun taşınması, çamaşırların yıkanması, çocukların banyosu, evin süpürülmesi, ateşin yakılması, kahvaltı hazırlığı, pazara gidiş, tarlaya gidenler-bunun için yaklaşık 5 km yürümeleri gerekiyor ve bütün bu işler öğleden önce bitiyor.
Tek başıma, evde normal kahvaltı-peynir, domates, salatalık, ekmek, bal ya da mango, kahve- yapan ben için genel Gambiya kahvaltısını denemek biraz zor çünkü kahvaltı dünden kalan pirinçle başlıyor sonrasında, yağ sürülmüş ekmek ve –burası benim için epey ilginç- çay, kahve, süt, süt tozu ve iki yemek kaşığı şeker karışımı bir bardak içecekle tamamlanıyor. Bugün sabah için menü sade ekmek ve kahve.
Dünkü uzun ve yoğun yağmur, şimşek sonrasında bugün hava fazlasıyla sıcak. Gelecek hafta nerede hangi koşullarda kalacağımı bilmediğimden iki günlük çamaşırımı yıkamak için açık hava banyosu-tuvaletine gidiyorum. Ayiso-kaldığımız evin sahibi, Laminin küçük kardeşinin ikinci eşine çamaşır yıkamada yardım ediyorum. Sonrasında nefis güneş altında açık hava banyosu ve çamaşırların yıkanması ama öncesinde iki kova su taşımalıyım avludan. Çamaşırları asmak için bu sefer avluyu kullanacağım, herkes de merak Tida çamaşır yıkamış hem de kendi başına, sağdan soldan tebrikler yağıyor. Kendimce dünyayı biraz daha koruduğumu düşünerek ne kadar az su kullanarak hem kendimi hem çamaşırlarımı temizleyebildiğimi görmeyi seviyorum. Gambiya’daki en büyük üzüntüm-allah başka dert vermesin diyenleri duyuyorumJ- her gün ürettiğim çöpler. Atık yönetimi diye bir şey yok, herkes her şeyi her yere atabiliyor, ayda bir hükümetin temizlik günü var, özellikle askerler her yeri süpürüyor ama dünkü haberlerde askerlerde halk yalnızca bizden beklemesin çöplerin tek bir yerde toplanması için yardım etsin düşüncesini paylaştı. Çöplerin hepsi arka bahçelerde ve yakılıyor, her yer plastik atıklarla dolu, her gün en az birbuçuk litrelik su şişesi çıkardığım düşünülürse buraya bir özür borcum var. Neyseki yeniden kullanıyorlar şişeleri.
Öğleyin duyulan sesler öğle yemeği için kadınların pirinç, mısır ya da yer fıstığının iki kişinin sopalarla vururarak havanda öğütürken çıkan ritm ve araya karışan çocuk ağlamaları; hafif bir kömür kokusu geliyor burnuma karşı evde Fatu –Laminin kız kardeşi, Ataya adını verdikleri nane ile tatlandırdıkları bir çin yeşil çayı hazırlıyor. Genç kızlar kasetçalardan Jamaika ya da Senegalin popüler müziklerini dinliyor ve kızmabirader benzer bir oyun oynuyorlar. Yanlarında yürüyebilen minikler şarkıların ritmine uyarak sallanıyor.
Mariyam’a yardım zamanı, öğle yemeğinde soslar için havanda soğan, baharat dövme işi benim. Ispanak benzeri yeşillik soslu pirinç yiyeceğiz. Saat 15:00 gibi öğle yemeğini yiyoruz ve sonunda kadınların dinlenme zamanı, çay içip sohbet ediyorlar, kömür ütüsüyle sabah kuruyan çamaşırların ütülenmesi sırasında evden evden akan konuşmalar,atışmalar. Herkes evin önüne serilen hasırlar üzerinde dinleniyor, ta ki akşama kadar sonra yine 21:00 gibi yenecek akşam yemeğini n hazırlıkları başlayacak.
Ve yarın büyük gün balıkçılık ve hayvancılık projelerinin gerçekleştiği köyleri ziyarete gideceğiz.
28 Temmuz
JEDDAH Forest bölgesindeydik. Bu sefer de ulaşım nedeniyle geç kaldık. Taksi dolmuşun ne zaman geleceği ya da kalkacağı belli olmadığı için beklemekten başka şans da yok, öğreniyor olduğum bir başka şey de bu, beklemek, sabretmek.
Büyük bir Müslüman köyü, toplantıda köyün imamı dahil 19 kadın, 11 erkek vardı. Dua ederek başladık. Wacc çalışmaları ve ben tanıtıldım. İsteklerinin problemlerinin ne olduğu sorulduğunda tek ve en önemli problemlerinin islami bir okullarının olmaması olduğunu söylediler. İngilizce eğitim veren varmış ama kuran öğreten yokmuş ve çocuklarının eğitimi için istekleri bir okulun yapılması. İmam konuşmasında okul kurulsa bile öğretmen parasının ödenmesi, ulaşım, okul eşyaları, materyalleri gibi şeylerin de karşılanması talepleri var çünkü devamlılık istiyorlar. Ayrıca camilerini bitirmek istiyorlar ve bu konuda da yardım istiyorlar. Hatta caminin ne durumda olduğunu görmek için gittik ve fotoğrafını çektim.
Başka problemleri olup olmadığını üst üste sorunca ki bu ana kadar yalnızca erkekler konuşmuştu. Kadınlardan biri hastanenin uzak olduğunu ve merkeze ulaşımın zor olduğunu belirtti. Başka bir cesaretli kadın okul olsa bile parasını nasıl ödeyeceğiz diye tartışma başlattı. Burada devlet köylerde kız çocuklarından okul parası almıyor şehirdeyse bir kısmının ödenmesini istiyor ama erkekler için okul ücretli ve kademelere göre ücret değişiyor. Üretim için hangi becerilere sahip olduklarını sorduğumuzda aynı kadın okuma-yazma kursuları ve asıl tekstil-sabun yapımı gibi üretim işlerini öğrenmek istediklerini bunun için bir merkez istediklerini ama sorunları konuşmak için erkeklerin olmadığı bir zamanda yeniden buluşmak istediklerini söyledi. Büyük bir topluluk oldukları için zaman zaman paranın kullanımı ya da üretime katkısı anlamında paraya kimin ihtiyacı varsa ortak bir havuzdan kullanılması gibi bir yöntemi de kullanıyorlarmış. Toplantı dua ederek bitti ve ayrıca orada bulunduğum onları dinlediğim için bana ve Sen-De-Gel’e ayrıca dua ettiler.
Her toplantı sonrasında Lamin’le aldığım notların üstünden geçiyoruz. Bu sefer ki buluşma gerçekten farklıydı, inancın hayatta kalmayı kolaylaştırdığına, şükretmenin insanı insan yaptığına, elindekini bilip yarına hazırladığına inanıyorum. Sanırım beni misyoner sandılar. Lamin’e onları dinleme nedenimizin ne olduğunu Waccın bakış açısını sordum. Elbette dini gereksinimlerde sosyal değişimin gerekliliklerinden ama bizim asıl ulaşmak istediğimiz ne/kim ve erkeklerin daha baskın olduğu böylesi topluluklarda kadınlara yatırım yapmaya çalışmanın bizim çalışmalarımız için engel olup olmadığını sordum. Lamin kadınların ayrı konuşmak istemesini önemsediklerini ve o yüzden önceliklerinin her zaman için kadın olduğunu bir kez daha belirtti ve eğer bir kalkınma/değişim olacaksa kadından başlamamız gerektiğini ve erkeğin destekleyeceğini söyledi.
Temmuz 27
–>
Bugün YUNDUM’a gittik, biraz geç kaldık benim yüzümden sayılabilir, internet kartı alımı uzun sürdü. Burada zaman kavramı biraz farklı, toplantı net saati gibi bir durum yok, daha çok anladığım kadarıyla sabah, öğlen gibi daha genel bir söylem var. Hava durumu raporlarındaki Afrika sıcakları kullanımının gerçekte ne olduğunu bugün anladım ve hele de o sıcakta köy içinde bir yere gitmenin yürümekten başka bir yolu yoksa o sıcağın insana neler yapabileceğini de. Ramazan olması, kadınların öğle sonrası yemek hazırlığına ya da alışverişe gitmeleri gerektiğinden ve bizim gecikmemizden dolayı bu seferki toplantıya 11 kadın katıldı, projeye yaklaşık 35 kadının katılması öngörülüyor. Kadınların tek isteği bu projeler sayesinde çocuklarının okul ödemelerini yapabilmek ve onlara yiyecek sağlamak. Bu üçüncü köy ziyaretimiz… ve artık yüksek sesle de söyleyebilirim ki kadınlar olmasa Afrika olmaz. Bu bölgenin geçim kaynağı tarım, sebze üretimi. Mikro krediyi yeni sebze çeşitleri yetiştirmek ve yeni topraklar almak için kullanmak istiyorlar. Ürettiklerinin çok az bir kısmını satıyorlar. Öncelikle anca kendilerine yetiyor ve kent merkezindeki pazara gitmek zaman ve para isteyen bir durum, yaklaşık 15-20 dakika sürüyor. Zaman burada kadınlar için çok değerli çünkü bütün evin yükü-ev işleri, tarla, satış- onların üzerinde.. zaman zaman toplananları satış için pazara götüren aracıları var. Batik yapmayı da biliyor ama batiktense tarımda uzmanlaşmayı tercih ediyorlar çünkü tekstil veresiye işleyen bir süreç ve genellikle de satış sonrası para ödeyen olmuyor. Katılım azdı ama bu bölgedeki kadınlar sanki istediklerini daha iyi biliyorlar gibi geldi. Mısır ve pirinci dışarıdan alıyorlar ve elde öğütmek zaman ve enerji kaybına neden oluyor oysa değirmenleri olursa yani parayı buna yatırırlarsa öğütülmüşü satmak için de fırsatları olabileceğini belirttiler.
WACC çalışanlarıyla arada konuşmalarımda projeye ne kadar inandıklarını ya da ne kadar sürdürülebilir olduğunu soruyorum. Hepsi küçük dokunuşların buradaki insanlar için çok anlamlı olacağını düşünüyor ve inanıyor. Kadınların toplantılara katılıp sorunlarını anlatıp, ne istediklerini ne yapabileceklerini anlatmalarını çok önemsiyorum. Lamin kısa vadeli bir proje olmadığı için hemen sonuç alamayacaklarını bildiğini ama küçük çaplı da olsa başlayarak değişimi görmeyi istediğini her fırsatta belirtiyor. WACC çalışanları da hükümetin yapamadığı değişimi bu yolla yapabileceklerine inanıyor.
Bugün Lamin’in ailesiyle tanıştım evini ziyarete gittim.. söylenebilecek gerçekten bir şey yok çünkü bir şeyleri yok.. bu sefer tarif etmeyeceğim.. bugüne kadar yaşadığım evleri hatta şu an yaşadığım evi düşündüm meğer ne çok şeyim varmış yaşamda, Laminse yüzünden gülümsemesini eksik etmeden sahip olduğu bütünlük için dua ediyordu.. Bu kadar kocaman yüreği ve beyni olan bir insanı tanıdığım için mutluyum ve bir NGO’da bu kadar adanmışlıkla çalışan insanları bir arada görmek inanılmaz.. hepsi o kadar açık fikirli ve ülkeleri için bir şeyler yapmak istiyorlar ki… Öyle yerler göreceksin ki Sema insanların hiçbir şeyleri yok ama hiçbir şeyleri, diyor bir WACC çalışanı, ve inan oraları görüp buraya Brikama’ya gelince kendini avrupa’da gibi hissedeceksin… elimde sihirli bir değnek olmasını istiyorum… oysa yaptığım yalnızca görmek izlemek dinlemek… bu da aslında hiçbir şey anlamına geliyor… projelerin yaşama geçmesini ve başarı sağlanmasını o kadar çok istiyorum ki…
Sevgilerimle…
sema -tida
Temmuz 24…
Yazılacak söylenecek o kadar çok şey var ki; her şey aynı her şey bambaşka…Eksilmeyen tek şey insanların yüzündeki gülümseme ve WACC çalışanlarının, insanların daha iyi yaşaması için verdikleri inanılmaz çaba..Küçük ofislerinde büyük işlere imza atıyorlar. SEN-De-Gel derneğin açılımı yapılan/yapılmak istenenlere o kadar uyuyor ki, bir kez daha kutlamak gerek derneğe ismi verenleri…
Evet iki gündür sokaklarda yürürken rengarenk giyimli insanların çamur dolu sokaklarından geçerken yokluğun/yoksunluğun insanın yüzüne-gözüne-kulağına dolduğu her an kendime soruyorum..her sabah aynı şaşkınlık ben neredeyim ve aynı zamanda sanki hep buradaymışım gibi etrafımda akan rutin/sakinlik beni hemen sarıp sarmalıyor..soruyorum benim ne işim var burada, neyi bulmaya geldim…her hikayeyi her hayali yanıtımı netleştirmek yaşama geçirmek için dinliyorum..
İçlerinde milyonlarca hikayeyi gizleyen, insan boyunda duvarlarla çevrelenmiş geniş avlulu tek katlı evlerden birinde Sen-De-Gel derneği için kendi hikayemi yazmaya çalışıyorum.. Yoksunluk kırmızı toprak renginde, ayaklarımızın altından her yerden oluk oluk akıyor ve terliklerimizden başka hiçbir şey kirlenmiyor..
Sabah uyanır uyanmaz “ısomo tubab/günaydın beyaz tenli” diye yanıma gelen küçük komşularım evin giriş kapısını açık görünce girip odamın kapısından- kapı yok yalnızca bir perde- kafasını uzatmış sevimli sevimli bana bakıyor…yolda yürürken de peşimde parendeler atarak ne kadar yetenekli olduğunu ispatlamaya çalışıyor..ve evin yanındaki çim bölgeye basmadan önce, muz ağacını kemiren keçiyi çıkarmak için, terliklerini betonda çıkarıyor…yol boyunca minikler şaşkın gözlerle arkamdan bağırıyorlar ve tenime dokunmak istiyorlar..
Ve Gambiya adım TİDA…
Birinci Hafta…
İşte ilk hafta bitti. Dün ilk kez kendimi çok ama çok yorgun hissettim. O kadar çok şey gördüm, duydum ki..ve yorgunluk içinde alışveriş merkezde dolaşırken ki her yerin nasıl bir sefillik içinde olduğunu anlatmam mümkün değil ve insanlar yaşıyorlar, gülümseyerek yaşıyorlar en yakınlarında bir yerlerde insanların bambaşka yaşadığını bilerek yaşıyorlar. İstedikleri tek şeyin çocuklarının okul paralarını ödemek onları doyurabilmek olduğunu söyleyerek yaşıyorlar. Bütün bunlar bana çok geldi..binlerce sorum var kendime ..ne yapıyorum ki birkaç ay burada onların şartlarında yaşamak ne katacak bana döndüğümde yine kendi şaşaam içinde yaşamaya devam edeceğim ve bunların hepsi yalnızca anı olacaklar…neyi değiştirmeyi hayal ediyorum gücüm var mı..kendi ülkemde bu şartlarda yaşayanlar için ne yapıyorum..bugün diplerdeyim. Yorgunum ve hassasım..biraz tek başına kalmaya ihtiyacım var sakinliğimi yakalamam gerekiyor. kendimi sonsuz bir boşlukta hissettim, çok yoğun bir haftaydı..ziyaretler, dinlemeler,gördüğüm herşeyi yazma süreci,yeni yaşama, dile, koşullara alışma derken fark etmeden yıpratmışım kendimi..Kızılderilerinin dediği gibi ruhum çok geride kaldı beni yakalaması bana yetişmesi için durmalı ve dinlenmeliyim..
ilk pazar..tek başımayım duyulan yalnızca kuş sesleri, arada komşunun havlayan köpeği ve yere düşen mangolar..dinleniyorum ve düşünüyorum…huzur benimle..yarına hazırım..